Öcalan dışlanarak, speküle edilerek ne çözülür?
Fotoğraf: Envato
AKP ile HDP arasındaki gerginliğin Kandil ve HDP’nin PKK lideri Öcalan’ı dinlememesinden kaynaklandığını belirtenler var. Abdullah Öcalan’ın aslında AKP’nin isteklerine karşı çıkmadığını, “yumuşak geçiş” için AKP’nin Erdoğan’ın başkanlık isteği dahil Kürt hareketinin önüne koyduğu şartları kabul edebileceğini, hatta Kandil ve HDP’nin Öcalan’ı dinlemesi durumunda AKP ile HDP arasında gizli bir koalisyonun bile kurulabileceğini düşünenler var.
Hatırlarsanız seçim öncesinde de özellikle Kürtlere dönük benzer algı operasyonları vardı. AKP üzerinden yayılan dedikodularda Öcalan’ın bağımsız adaylarla seçime girilmesini istediği, başkanlık sistemine karşı çıkmadığı, HDP’nin buna rağmen AKP karşıtlığı üzerinden siyaset yaptığı yazılıp çiziliyordu. Bunu yazıp çizenler de ağırlıkla AKP’nin bugün bir kısmı seçilen milletvekili adayı gazetecileriydi.
Peki, gerçekten böyle mi?
Dört ayı aşkındır Öcalan ile HDP Heyeti görüşebilmiş değil. Erdoğan’ın Dolmabahçe Mutabakatı’na ve İzleme Heyeti oluşturulmasına karşı çıkmasından bu yana Öcalan’ın HDP Heyeti ile görüşmesi engelleniyor. Diğer bir deyimle Öcalan ile HDP ve dolayısıyla KCK üst yönetimi arasında ilişki kurulmasına dönük bir tecrit uygulanıyor. Ama biliyoruz ki Öcalan’ın sadece kendi örgütüyle ilişki geliştirmesine, onlarla görüş alışverişinde bulunmasına yönelik bir engelleme var. Sız(dırıl)an bilgilerden anlıyoruz ki Öcalan, Devlet Heyeti ile görüşmelerini sürdürüyor.
Her sözü salt HDP’nin birçok önde gelen kadrosu veya Kandil tarafından değil, önemli bir Kürt kitlesi tarafından da emir telaki edilen Öcalan, eğer speküle edilen görüşlerin sahibi olsaydı ya da kendisiyle görüşen Devlet Heyeti’nin Hükümet/Erdoğan üzerinden taşıdığı politikalara ikna edilseydi onun HDP ile görüşmesine, Kandil’le iletişime geçmesine ambargo konur muydu?
Belli ki Erdoğan’ı ve adına devlet denen mekanizmayı HDP ve Kandil’in yanı sıra bir türlü “ikna” edemedikleri Öcalan’ın HDP ve Kandil ile paralel tutumu da kahrediyor.
Şu anki tablo elbet ilk kez yaşanmıyor. Geçmişte bir siyasi heyet söz konusu değildi. Öcalan’ın mesajları avukatları üzerinden kamuoyuna ulaştırılıyor, örgütü ile ilişki kurması da bu yolla sağlanıyordu. Oslo Sürecinin bitmesinden sonra Öcalan’ın avukatları ile görüşmesi engellendi. 2013’ün başında siyasi heyetlerle görüşmeler yeniden başlayıncaya kadar Öcalan tecride alındı. Bu arada Öcalan’a yönelik tecridi kırmızı çizgi olarak gören PKK de, alan hakimiyetini amaçlayan yeni bir silahlı mücadele yöntemini benimseyip yaşama geçirmeye başladı. PKK’nin girişimi kısa sürede etkili oldu. Şemdinli’den başlayıp Çukurca ve Beytüşşebap’a kadar uzanan hat üzerinde ordunun karadan gerçekleşen tüm iletişimi neredeyse tamamen kesildi. Karakolların iaşesi bile ancak savaş helikopterleri ile ulaştırılabiliyordu. Bu durumu tersine çevirecek, PKK’yi yaşama geçirmeye başladığı yeni mücadele yönteminden vazgeçirecek tek olayın diyalog, tek kişinin de Öcalan olduğunu hükümet biliyordu. Dönemin devlet yönetimi ve tabi işin başı olarak Erdoğan, Suriye krizinin geleceği boyutu da hesaba katarak Öcalan’ın çağrısına cevap verdi. Diyaloglar yeniden başladı.
PKK, yeni sürecin sorunu diyalog ve müzakere ile çözebileceğine dönük öngörüyle ihtiyatı elden bırakmayarak adım atmaya başladı. Güçlerini öncelikle sıcak savaştan çekti, akabinde iki taraflı ateşkes ile tam çatışmasızlığı benimsedi.
İnişleri çıkışlarıyla da olsa bu durum seçime kadar devam etti. Seçime kadar AKP süreci ilerletmese bile taraflar süreci tümüyle bitirecek adımlar atmadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan işi tersine çevirdi. “Kürt sorunu yoktur” diyen Erdoğan Dolmabahçe Mutabakatı ve İzleme Heyeti oluşturulmasına da karşı çıktı.
Erdoğan’ın tutumu seçime endeksli gibi görünse de o esasen Kürt siyasal hareketini kendi hedeflerine ulaşmada bir araç olarak kullanamayacağını gördüğü için alabildiğine sertleşti.
Buna rağmen hükümet süreci resmen bitirecek taraf olmayı göze alamadı, beri yandan sürecin bitişini Kürt hareketine yüklemek için olmadık provokasyonlar da yaşama geçirildi. Ağrı’dan Diyarbakır bombalamasına kadar tüm provokasyonlar beklenildiği gibi süreci bitirip silahlı mücadelenin yeniden başlamasını sağlamadı, tam aksine politik yönelimlerle alt edildi.
HDP’nin kuruluşunu ve başarılı olmasını, legal demokratik zeminde siyasetin güçlenmesini, halklar ve inançlar arasındaki ilişkinin parlamento ayağının etkin olmasını öngören ve bunların yaşama geçtiğini gören Öcalan’ın kendi projesinden vazgeçip AKP ve Erdoğan adına kendisiyle görüşen Devlet Heyeti’nin ikna çabalarına, dayatmalarına kanması mümkün mü?
Açıktır ki istediğini elde edemeyen hükümet bir kez daha Öcalan’ın konumunu Kürt hareketine karşı bir tehdit olarak kullanmayı sürdürme niyetinde. Ama çabanın beyhude olduğunu, tecritçi yaklaşımlarla kendini daha da zora sokacağını, hatta kendi bitişini hızlandıracağını bir kez daha hükümete ve benzer politikalardan medet umanlara hatırlatmakta yarar var.
- Evrensel ailesine yürekten teşekkürlerimle... 14 Şubat 2018 00:52
- Oyun kuruculuk bitmişti, oyun bozuculuk da bitiyor!.. 17 Ocak 2018 00:17
- Irak Kürdistanı'nda durum dünden iyi değil 10 Ocak 2018 00:15
- Tükenmeyen umut en büyük kazanımdır 03 Ocak 2018 00:53
- Gidişat iyi değil 27 Aralık 2017 01:00
- ABD, Türkiye'yi defterden sildi mi? 20 Aralık 2017 00:15
- Duymayanlara duyurmak, işitmeyenlere seslenmek… 06 Aralık 2017 00:02
- Kerkük, Kürtlere ders oldu mu? 29 Kasım 2017 00:15
- Erdoğan, Rusya’yla büyük oynuyor 22 Kasım 2017 00:53
- MHP'nin baraj, AKP'nin çoğunluk telaşı 14 Kasım 2017 23:48
- Kürtler yine seçim dışına itilir mi? 08 Kasım 2017 00:15
- AKP hükümeti treni kaçırdı 01 Kasım 2017 00:55